Bu gece son gecen... Bu gece kalbimdeki son gecen. Aklımdaki son gecen. Bedenimdeki ve ruhumdaki son gecen. Her yerde bir anın var. Her yere nakış nakış işlemişim seni. Motif motif. Anılar evrim geçirmiş acı olmuş! Hepsi beynime ayrı ayrı kör kurşunlarını yağdırıyor. Bu yüzden, o anıların hepsini tek tek sökeceğim hafızamdan, sökeceğim o motifleri etrafımdan, şafak vaktinde.
Sana 'Alzheimer' olacağım... Hafızamdan, gözlerimdeki yaşlara vuran bu hastalık, bir tek sana işleyecek bundan böyle. Sen konusu açıldığında 'unutkanlık hastası' olacağım... Her ne kadar gülünse de, acınsa da halime; sana yaşlı ve unutkan olacağım.
Saat gece üçü çeyrek geçiyor. Bulutlarla yıldızlar sarılmış ağlıyorlar, yağmur yağıyor. Dudaklarımda on altı gününden kalma, iki kalibrelik bir sus... Gözlerim ve kalemim konuşuyor. Şakıyorlar mübarek. Bir tek onlar senin hakkında dedikodu yapabiliyorlar fısır fısır. Bir tek onlar buna cesaret bulabiliyorlar. Bunların arkasında dağ misali duran kim de kendilerine bu kadar güveniyorlar? Derin devlet meselesi... En derûnunda kalbim mi var? Tabii, yoksa harfleri nasıl yan yana getirir bu ucu tükenmiş, fakir kalemi? Yoksa nasıl akar göz pınarlarından ve süzülür burnumun kenarından dudaklarıma doğru o ay ışığı misali yaşlar? Kalemim kağıtta kayar hıçkıra haykıra. O yaşların tadı biraz acı, biraz mutluluk. (Sonuçta acı çekmek denizinin kıyısına gelmişim. Karaya çıkayazıyorum...)
Hiç vazgeçmeyecek gözlerim de, kalemim de, biliyorum. Ve şunu da biliyorum; bu kalp de onların arkasında duracak hep. Ama çarkın ucu sana dönerse; Güneş anne, dağların arkasından göz kırparak bana mutluluk ışıkları saçtığında, yakamozunun dahilinden, karaya ayak basacağım...
Ve mesele sensen eğer;
Ben bu kalbi, keseceğim!..
(Harflerin Etkisinde)
-->