21 Haz 2013

Uçurum Kıymetindeki Seçimin


Gidişimdi; kanatsız kalmış bir kartal
gibi nefessizdi gökyüzü,
kalbinde cumhuriyet kurmuşken; anadan üryan
tanrı misafiri sevdam…
ve sen açmışken başkentinin tüm odalarını,
ve sevdalara dalga dalga yüzmüşlüğüm varken,
denizler dolusu leşlerimin laneti midir; a n l a ş ı l a m a z l ı ğ ı m.

gece; sancıya kapıyı açtığında,
hangi ayrılık içleri yakıyorsa,
toplanır o aşka ağlardı melekler.

sancı ki; borandı, tozdu, dumandı, bir ayrık otu, bir sarı otobüs koltuğu...

sancı ki; araydı, yaraydı, öteleyişti, gidişti, bitişti…

ve yağmur
anlamsız bir ayrılıkla işbirliği yapınca
aşk
çağrıldığı her buluşmaya
artık sırılsıklam gelecekti

son öpüş sıcaklığı mesafede;
ellerime saklıyordum kahırdan kızaran yüzümü
bir yerlerde aşk itina ile keşkelerinden yüzülüp dolaba kaldırılırken, kızıl saçlı kontes, migreni azmış köpeğiyle sabahlıyordu.

pişman ol; ellerine bıraktığım nemli gözlerim aklına geldiğinde.
pişman ol; ellerime bıraktığın diz kapaklarının raksı beyninde karıncalandığında... inle, sarsıl ve sarıl benli hayallerin en hoyrat, en ıslak kuytularına…

ve hey kızıl saçlı kontes;
yenilgisine adaklar adanmış bir adamın omzuydun ve tek tanrıçası.

biliyor musun? bu şehirde adımı senden başka bilen yoktu.
ve biliyor musun? bu şehirde adımı çabucak unuttun.

“Tanrıçasın; ya affet adım ömür olsun, ya mahvet ölüm adım olsun..."


12 Haziran 2011 / Son Cengiz Aydın